12 Ağustos 2013 Pazartesi

AMELİE

Bu güne kadar izlediğim en güzel filmlerin arasında başlarda adı geçen Amelie. Amelie' yi canlandıran Audrey Tautou. Çok anlatmayacağım çünkü kesinlikle izlemelisiniz.

Paris' te yaşıyor Amelie.  Çift Değirmen diye bir cafede çalışıyor. Sıradan bir kız gibi ama farklı. Onu farklı yapan şey ise kendinin mutlu olacağı şeyler yapması. Amelie'yi mutlu eden en büyük şey insanların mutlu olması. İnsanlara yardım etmek o kadar çok hoşuna gidiyor ki bunu ömrünün sonuna kadar yapmak istiyor. İnsanlar mutlu etme merakı nereden başladı derseniz;






Evinde televizyonda bir haber görür ve şaşırır. Şaşkınlığı şişenin kapağının yere düşmesine neden olur. Kapak yuvarlanır ve banyodaki süpürgeliğe çarparak oradaki fayansı yerinden çıkarır. Tam onun arkasında bir delik vardır. O deliğin içinde ise bir kutu. Kutu 50 sene önce bir çocuğa aittir. Bir çocuğun nasıl hayalleri varsa kutuda da o vardır. Amelie o gece bir karar verir. Kutunun sahibini bulacaktır. Ve kutuyu ona verecektir. Eğer o kişi mutlu olursa hayatının geri kalanında insanların hayatına burnunu sokacaktır. Her şey umduğu gibi gider ve adam mutlu olur. O gün Ameli' nin en önemli günü olmuştur.




Bir gün metro istasyonundaki fotoğraf kabininin altından bir şeyler çıkarmaya çalışan bir delikanlı görür. Evet o da Amilie gibi farklıdır. Amelie ilk önce ne yaptığını anlamaz. Çocuk giderken motosikletinden  bir çanta düşer içinde de bir fotoğraf albümü vardır. Amelie şaşırır bunun ne olduğunu anlamaya çalışır. Sonunda anlar çocuk kabinde kişilerin çekilip fakat beğenmeyip yırtıp attığı fotoğrafları albümlermiş. Bu çocuk Amelie'nin hayatının erkeğidir. Onun adı Nino. Amelie hep ondan gizli kalmayı tercih etmiştir.  Albümü ona teslim ederken bile şaşırtıcı gizlilik içerisinde bir sürpriz yapmıştı.




 Neyse sadece sonunu söyliyeyim gerisini anlatmayayım. Sonunda masallardaki gibi mutlu mutlu yaşamışlar hemde Paris'te.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder