26 Mart 2019 Salı

iyi sabahlar kuş cıvıltısı



Ruhumun sarışınlığı esmerleşiyor. Pişip kendi yağında kavruluyor. Nerede o parmak doladığım saçlar, hangi kahpenin omuzlarını süpürüyor. Bıyığının kokusunu üst dudağımda hissettiğim ağızlar niye o kadar kirli?

 İnançsız bir varlığın kendi içindeki sevginin dünyayı karartacağına bel bağlaması o kadar aciz ki dünyanın sadece kendi içi olduğunu sanıyor. Nefeslerde sıkışan dumanlar yutağa kördüğüm örüyor. Aynasız ruhlar her gün bir atasına benziyor. Burundan akan soğuk sümüğü mü yoksacığıma göz nemlenmesi sonucu mu?  

Kirpik sıcaklıklarının bu denli yüz yakmasını hissedebilmek her yiğidin harcı değil. Dudaklarını yerken kan tadını alan delikanlı olmak her yiğidin harcı değil. Midesindeki kelebek ordusunun zehrini akciğerinin derinliklerinde hissetmek ise hiç kolay değil. Peynirimsi ten ışıltısını kimlere parlatıyor acaba ?


Uzak içler yakın geleceklere kampçı atarak nasır tuttururken benim yapabildiğim sadece tüttürmek. İyi sabahlar kuş cıvıltısı

8 Nisan 2016 Cuma

KIZ GİBİ



Kız gibisin! dilimize nasıl girdiği muamma olan bu tabir yüzde doksan oranda bir işi kötü yapmak üzerine söyleniyor. Gülmenin dahi hakareti olan eril bir toplumda yaşıyoruz. Sadece biz değil bir çok toplum bu şekilde ataerkil. 

Orkid reklamı diğer reklamlar gibi tam olarak yarayı bulup eşeliyor. Bir tabiri ne kadar çok dile getirirsek kullanılan anlamını yitirmesini sağlayabiliriz. Nil' de tam olarak buraya değiyor. Kadın olmak, kız gibi yapmak kendi fikrimce bir iltifat haline gelmeli. Çünkü erkeklerden daha zorlu bir yaşam yaşıyorlar. Toplumun diğer cinsiyetçi tavırları ise; Erkekler yemek yapmaz, örgü örmez... Kadınlardan şoför olmaz, Bu arabayı kesin kadın kullanıyordur, Elinin hamuru ile kalkmış erkek işi yapıyor... Oldukça kötü tabirler.

Genel olarak kötü olarak kullanılan kız gibi tabiri kadınların ergenlik döneminde daha da kötü bir hal alıyor. Kadınlarda diğer insanlar gibi ergenlik çağında daha kırılgan ve depresif oldukları aşikar. Ve bu çağda onlara herhangi bir şekilde kız gibi sözcüğünü hakaret olarak söylüyorsan bu onun varlığına hakarettir. Kız olmak Nil Karaibrahimgil' in tabiri ile ne zaman dandik oldu.

Reklamda kadınlara daha soft renkler(beyaz gibi) giydirmişler, Etek giydirmişler. Biraz buraya dikkat çekmek istiyorum. Kadınlar regl oldukları dönemlerde daha hassas olup içe kapanırlar -genelde-. ve özellikle pantolon olmak üzere bu dönemde koyu giyinmeye dikkat ederler. Çünkü pedleri yeteri kadar iyi değilse sızıntılarda kötü görüntü verir. Orkid emicilik konusunda kendisine oldukça güvendiği için bu unsurları kullanmış.

Ve reklamda Nil Karaibrahimgil' in oynaması da önemli. Nil yaptığı diğer şarkılarda da kadınları yüceltmeye çalışmıştır. Tek taşımı kendim aldım gibi, ben buraya çıplak geldim gibi, bütün kadınlar toplandık gibi... hem bu açıdan feminist bir kadın hemde daha önce de orkid reklamında oynadığındaki verimden ötürü bu reklamda da başarı sağlamıştır. 

Bu reklam sadece bir reklam değil aynı zamanda kamu spotu gibi milleti uyarıp uyandırmak içinde kullanılmıştır. Nasıl mı? tüm insanların düşüncelerini almak için #kızgibi altında bir çok kişinin desteklerini almışlardır. Yani toplumsal bir hareket oluşturup aynı zamanda satışlarını da arttırmışlardır.

Bu reklam, Orkid' in Türkiye versiyonudur. Yurtdışında yapılan da insanlara deney de yapılmıştır. Kız gibi koş, kız gibi fırlat, kız gibi dövüş. Ve bu söylenenleri yetişkin insanların çoğu ve erkek çocukları bile kötü yapmak olarak algılayıp beceriksizce davranmaya çalışmışlardır. Aynı soru küçük kız çocuklarına söylendiğinde ellerinden geldiğinçe en iyi olanı yapmışlardır. Reklamlarının sonunda Bir kadın çıkıp "Bunların hepsini kız gibi yapıyorum çünkü ben bir kızım ve bu utanılacak bir şey değil öyleyse yapmaya devam edeceğim." diyor. 

"Kız gibi kelimesi ne zaman dandik bir şey haline geldi, yani bir şeyi kız gibi yapmak onu dandik yapmak nasıl oldu bilmiyorum. kim annesine beceriksiz olduğunu diyebilir ki?
Kelimelerin büyü olduğunu duymuştum, Kariyerinin büyük kısmında kelimeleri kullanan biri olarak söyleyebilirim ki kelimeler karşıdaki insana gerçekten büyü yaparlar. Ve biz eğer kız gibi kelimesini yalapşap yapmak, adam gibi kelimesini bir şeyi doğru düzgün yapmak olarak kullanırsak bu o kelimeleri cinsiyet ayrımına sokmak ve aynı zamanda kız gibi kelimesiyle karşı tarafı güçsüzleştirmek, küçümsemek demek olur. 

Peki ben bu kelimeyi nasıl değiştirmek istiyorum? Orkid' in sponsorluğundaki kız gibi kampanyasını görene kadar bende dilimdeki bu kelimenin farkında değildim. Bende bu kelimeleri duydum. İlk duyduğum ve son duyduğum zamanlar şu şekilde; ilk kez basketbol oynarken duydum, potaya basket attım. Sonra birisi bana "kız gibi attın" dedi. Herhalde bu karpuz gibi attığım için falan ve 13 14 yaşlarındaydım.ilk bestemi o zaman yapmıştım -i see the clouds, rain is caming- Son kez de maçta tribünde "kız gibi oynamayın be!" diye bağırdı birisi. 

Neden bu kelimenin üstünde bu kadar çok duruyorum? 10 yıl önce yine Orkid ile çocuk da yaparım kariyerde diye bir şarkı yaptık. Ve bu şarkı bizim hiç beklemediğimiz kadar kadınlara öz güven aşıladı
 Biliyorsunuz ki Dünya'da da Türkiye'de de kızların eksikliğini duyduğu bir duygu özgüven. İnsanlar özgüven duyduğu anlarda geometrik olarak sıçrama yaparlar. Bu yüzden kızlar için çok önemli olan bu duyguyu kız gibi kelimesi soyuyor, potansiyelimizi öldürüyor, ve bu kelime bizim cinsiyetimiz neden kötü bir şey yapmak olduğu anlamında kullanılıyor. Ben istiyorum ki bir şeyi kız gibi de tıpkı adam gibi olduğu gibi bir şeyi en iyi yapmak olsun, bir şeyi başarmak anlamına gelsin. Biz bir şeyi kız gibi yaptığımız için kendimizle gurur duyalım. Yapılan istatisliklere göre 16-24 yaş arası kızların %89' unu bu kelime yaralıyor. O zaman hep beraber bu kelimeyi yaralayan bir şey değil kanatlandıran bir şey haline getirelim"

Nil Karaibrahimgil 

13 Kasım 2015 Cuma

DÜPEDÜZ DÜMDÜZ


Zoru zoruna biniyor içimdeki dertler üst üste. Bulutlarım da yağmıyor hem. Deneme yanılma yoluyla kalbimde yalama oldu. Dümdüz bi insanım artık. Düpedüz dümdüz. Cıvıl cıvıl benliğimin üzerini siyah bir battaniye kapatıyor. Benliğim soğuktan etkilenmeyeceğini bile bile üzerindeki battaniye ile üşüyor.

İçimdeki saflığı kirlettiğimi hissediyorum. İçlerdeki safları çıkartmakla savaşan içim son nefeslerini veriyor. Ölüyor, katili meçhul.

Eski, ne kadar da anlamlı geliyor. Ne kadar da mutlu. büyümek istemiyor insan olgunlaştıkça içindeki cam şişeler bir bir batıyor heryerlerine. Umutsuzluğu evlat ediniyor. Sahi ben kimdim? Buralara nasıl geldim? Eski benliğim buralarda olsaydı nasıl olurdu. Bi ton hata yapardı ama yine de mutlu olurdu bence. Umursamaz olurdu en başından. Ne değişti bende. Bu ben, ben miyim? Ben, genel olarak mutlu olan ben, ayrıntıların mutluluğu genelin hüznünü örtmeye yetmiyor.

Kırgınlığım kızgınlığımdan mı yoksa kızgınlığım kırgınlığımdan mı aklım basmıyor. Ama ikisinin bir bütün olduğunu hissedebiliyorum en içerilerden. El birliği ile ele geçiriyorlar beni. Mutluluk sana  haram diye darp ediyorlar beni. Mutluluk sana haram. Kotan doldu.

Saflık kendini öfkeye çok ucuza veriyor. Korkutuyor beni öfke. Kendi kendi duyguarımdan korkar oldum. Hepsi beni ele geçirdi. İçerde bir çocuk ağlarken diğer dışarda sırıtıyor. Masumane bir gülücük sinsiliğe hükmediyor. Öfke kendini korku ile karıştırıyor. Ama her seferinde yağmurlar galip geliyor.

1 Ağustos 2015 Cumartesi

Toprak- Wattpad


Arkadaşlar Wattpad' den hikaye yazmaya başladım. Haberiniz olsun diye de buradan duyurusunu yapmak istedim. Hikayemin adı Toprak. Adını baş rolü canlandıran çocuktan alıyor. Toprak, yirmi bir yaşında bir üniversite öğrencisi. Ve kendi bölümünden bir çocuğa aşık. Poyraz. Poyraz havalı, sempatik bir yakışıklı.

Bir gün umarsızca biri ile karşılaşır Toprak. Umursamadığı kişinin tanıdığı tüm insanlardan daha yakın olacağından bir haberdir Toprak. Gerisini de okuyun ya. :)

Buradan başlayabilirsiniz okumaya...

Hikayenin açıklaması;
Alıştım.
İçe bastırılmamı kabul etmeye, tüm hislerimi içinde tek başıma yalnız bir biçimde yaşamaya, gizlenmeye, kendim olamamaya, insanların bu denli nankör olmasına, dışımı başka bedenlerde ısıtırken içimi demlendirmeye, gözyaşlarımın sadece yastığımı ıslatmasına, kendi içimdeki benlerle bile kavga ederken her birinin yalnız olduğunu kabul etmeye bile alıştım...

Kalabalığın arasında en alt katmanlarında kendine yuva yapan bir genç. Toprak. Her şeyden korkarken hiç bir şey yaşayamayan ve bunların her birinin içinde ukte olarak kalmasını izleyen yalnız bir genç adam. Toprak. Kendi içindeki kalabalığı bile susturamazken etrafındakilere kulaklarını kapatmış vaziyette olan genç bir adam. Toprak. Yaşamına kıyıdan köşeden göz gezdirirken tüylerim diken diken oluyor. Hep keşke dedirttiriyor. Keşke daha güzel gülebilseydi, Keşke daha iyi yaşayabilseydi, en çokta keşke hiç büyümeseydi...

23 Haziran 2015 Salı

Her Şey Eden Biz


Kahvelerim soğumaya başladı. Gecelerim hiç bitmemeye yüz tuttu. Hayatıma sen girmeden önce ne kadarda monoton yaşarmışım ben onu farkettim. Nasıl mutlu olabiliyor muşum o zaman? Yaht nasıl üzülebiliyor muşum? son derece mutlu oldum seninle. onu aratmayan acılar çektim. Ve bu acıları bana yaşatan sen değilsin kendim.

İnsan büyüdükçe yaşlanıyor yaşlandıkça sıkılıyor herşeyden. Sanırım sende benden sıkılmıştın. İlk günlerdeki samimiyeti aramıyorum ama ne olurdu şöyle yine bana güzel şeyler söylesen. Parmakların mı yorulur? dilin mi tutulurdu? Merak etme ben nankör değilim ya da çok sevilince bırakıpta gitmem. Sevildim mi hele ki sevdiğim tarafından o dünya bize dar. Her kareye adım atmalıyız beraber. Beni sevdiğini ara ara hissediyorum. Bazen ise kendi evhamlarımla yanaklarımı ıslatıyorum.. Fazla zamanımız yok hadi tüm dünyayı arşınlayacağız daha ben sağ adımdan başlıyorum sende solu kullan. Ee haydi!

Eğer benim sözlerim yetmiyorsa ki gerçekten yetmiyordur, seni nasıl sevdiğimi anlatabilmeye. Kaldırımlara sor beni. En iyi onlar tanır. Ya da araba camlarına, onlarda sever beni. Sen lafın arasında bile bir "canım" de bak ben o kaldırımları nasıl ritmik yürüyorum. Camlardaki Can'a nasıl tebessüm ediyorum. Her yer papatya açıyor sen güldüğünde. Sakın ha somurtma! Her şey küsüyor sonra bana. kaldırımlara bileklerimden tutup içine sürüklemeye çalışıyor beni. O camlardaki havalı tebessüm yüzüme tükürmeye hali hazırda bekleyen çehreye dönüşüveriyor. Aman ha bu zulme sürükleme beni.

Hayal listem kabarık bayım. Hepsini gerçekleştireceğiz unutma. En mutlusu biz olmalıyız bu dünyanın, en özgürü biz, en kıskanılası olan biz, en şuyu biz en buyu biz. Olumlu ne varsa hepsini toplamalıyız yürüdüğümüz her yerden. Çünkü hepsi bizim için yaratıldı. Mükemmel kelimesi gün gelsin de çift in yanına konsun diye söylendi mesela ilk. Özgürlük parmaklıklarla olan savaşı biz gelelim diye verdi, biz gelene değin. Sonra kutusunu bıraktı tamda bizim yanımıza ilişti. 

Sarının koyusunu seviyorum mesela. Hardalı severim. Tadından nefret ederim ama rengi beni benden alır. Sonbahara götürür beni, sana bırakır. En güneşli günlerdeki sana olan rüzgarlı hislerimin yanına oturtur beni. Beyaz mesela bizim için indirilmiş gökten bizim gidemediğimiz yerlerde bizi temsil etsin diye. Yumuşağız sevildiğimizde, göz alıcıyız beraberken. ve koparırız fırtınaları bize karşı geleni görünce. 

Tüm herşeyi toplasan bir biz etmez. Ama biz BİZ olduğumuzda herşey ederiz...


12 Haziran 2015 Cuma

Sense8 - Dizi Analizi


Uzun zamandır yazılarımı sizinle paylaşmıyordum arkadaşlar. İyi ki de okuyamıyordunuz yazılarımı melankolimden bihaber olmanız benim için daha rahatlatıcı.bu yazıyı yazarken bile Prangalar'ı dinliyorum :). Neyse bu gün orda burda LGBTİ temalı dizi olduğu söylenen 'Sense8' dizisini dillendireceğim sizlere.

Benim hayran kaldığım dizi Wachowski Kardeşler'in yapımı.  Daha 12 bölüm yayınlandı bende iki günde hepsini izledim. Bu kardeşler bir harika. Hayatımın filmi olan Cloud Atlas'ın da yapımcıları.
Biraz konusundan ve karakterlerinden söz edeyim. Benim için spoiler sıkıntı olmaz ama istemeyen okuyucularım oluyor merak etmesinler spoiler vermeyeceğim bu yazımda. Ama öncelikle belirteyim ki eşcinsel karakterlerinin bulunması o dizinin yahut filmin temasını illaki LGBTİ yapmaz. Bu dizinin teması sekiz farklı insanın birbiriyle olan gizemli bağlantısı.

Bu muhteşem ötesi dizi dünyanın farklı yerlerindeki sekiz şahsın dudak ısırtıcı maceralarını ele alıyor. Karakterleri tanıtırken konuyu daha iyi kavrayacaksınız, fragman falan bahane herşeyi o kadar karışık yapmışlar ki sonradan çözülüyor düğümler. 


1- Miguel Ángel Silvestre dizide Lito Rodriguez karakterini canlandırıyor. Lito eşcinsel ünlü bir oyuncu ve en büyük korkusu ifşa edilmek. Meksika' da yaşıyor. Sevgilisi olan çok tatlı bir çocukla gizlice aynı evde kalıyor. Ve başka kadınları maske olarak kullanıyor.



2- Doona Bae ise dizide Sun Bak karakterini canlandırıyor. (bu kıza Cloud Atlas'ta da bayılıyordum). Sun başarılı bir iş kadını. Aynı zamanda profesyonel yeraltı boksçu. Koreli. Son derece cesur bir karakter. Kadın olduğundan ötürü Türkiye'de olduğu gibi ikinci planda tutuluyor.



3- Tina Desai,  Kala Dandekar karakterinde hayat buluyor bu dizide. Hintli bir kız. Eczacı. Bir fen kadını olarak dinden kopmayıp aksine dinine düşkün biri. Ve aşık olmamasına rağmen bir adamla evlenmek üzere.


4- Tuppence Middleton ise Riley Blue rolünü üsleniyor. Rile'nin mesleği DJ olmak. Oldukça salaş bir kız ve İzlandalı fakat İzlanda'da güvende olmadığından ötürü Londra'da yaşıyor. Annesi muamma babası ise ünlü bir piyanist. Dizi de en güzel bulduğum ve en çok ilgimi çeken karakter olmayı başardı.


5- Aml Salam, Capheus karakterinde. Kenya'da annesi ile beraber yaşıyor. Annesi AIDS hastası. Ve ilaç masrafları oldukça fazla. O ise sadece bir minibüs şoförü ama çok sadık ve merhametli. Sonrasında annesinin ilaçları için mafyaya katılıyor. Görevi ise üstadın kan kanseri olan kızına göz kulak olmak.

6- Jamie Clayton,  dizide Nomi Marks karakterinde. Trans kadın ve lezbiyen(fotoğrafta solda). Ailesi onu kabullenmiyor ve annesi en büyük düşmanı. San francisco'da yaşıyor. Hekırlık ( nasıl yazıldığını bilmediğimden öyle yazdım anlayın artık :)) yapıyor. Ben hayret ediyorum nasıl tüm teknolojik aletleri çözüyor. 


7- Max Riemelt ise  Wolfgang Bogdanow karakterinde. Berlin' de yaşayan bir hırsız. ve Kala'ya aşık oluyor (spoiler olduğu için beyazla yazdım okumak isterseniz o cümleyi seçin:)). Alabildiğince cesur bir karakter.

8- Brian J. Smith'in dizideki adı Gorski. Chicago'da yaşayan bir polis. Bu karakterde çok yakışıklı ^^. spoiler- Riley'e aşık oluyor bu yakışıklı da. :) 

Ve hepsinin akıl hocaları;
Jonas Maliki-Naveen Andrews
 Angel-Daryl Hannah

Şimdi size kalmış gerisi. Bu sekiz kişinin arasında nasıl bağ var? Nasıl oluşabiliyor? fiziksel mi yoksa psikolojik bir bağ mı? Sorun durun kendinize. Ve bu olağan üstü diziye muhakkak başlayın. 
(Biraz uzun yazdıysam kusura bakmayın, Yazmadığım günlerime verin:))