İçimdeki saflığı kirlettiğimi hissediyorum. İçlerdeki safları çıkartmakla savaşan içim son nefeslerini veriyor. Ölüyor, katili meçhul.
Eski, ne kadar da anlamlı geliyor. Ne kadar da mutlu. büyümek istemiyor insan olgunlaştıkça içindeki cam şişeler bir bir batıyor heryerlerine. Umutsuzluğu evlat ediniyor. Sahi ben kimdim? Buralara nasıl geldim? Eski benliğim buralarda olsaydı nasıl olurdu. Bi ton hata yapardı ama yine de mutlu olurdu bence. Umursamaz olurdu en başından. Ne değişti bende. Bu ben, ben miyim? Ben, genel olarak mutlu olan ben, ayrıntıların mutluluğu genelin hüznünü örtmeye yetmiyor.
Kırgınlığım kızgınlığımdan mı yoksa kızgınlığım kırgınlığımdan mı aklım basmıyor. Ama ikisinin bir bütün olduğunu hissedebiliyorum en içerilerden. El birliği ile ele geçiriyorlar beni. Mutluluk sana haram diye darp ediyorlar beni. Mutluluk sana haram. Kotan doldu.
Saflık kendini öfkeye çok ucuza veriyor. Korkutuyor beni öfke. Kendi kendi duyguarımdan korkar oldum. Hepsi beni ele geçirdi. İçerde bir çocuk ağlarken diğer dışarda sırıtıyor. Masumane bir gülücük sinsiliğe hükmediyor. Öfke kendini korku ile karıştırıyor. Ama her seferinde yağmurlar galip geliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder