15 Aralık 2013 Pazar

ANNE


Arkasını ve yanlarını önünden daha fazla ısıtan sobanın sol tarafına bir çocuk pısmış. Kulaklarını kapatıyor.
Bu onda bir tepki olmuş ne zaman yüksek sesle bir insan sesi duysa ellerini kulaklarından beynine sokarcasına tıkıyor. Bu güzel ama yüksek sesler olsa bile. Gözyaşı yuvarlak ve tombul yanağından aşağıya yürüyor. İfadesiz yüzü şaşkın.

Baba kapıda ayakkabısının iplerini gediklerinden geçirirken anneye sesleniyor. Gideceğini bildiriyor sevecen sözlerle. Çocuk büyük ihtimal bu yüksek sese karşın böyle davranıyor. Kapı kapanıyor kulak tırmalayıcı bir tırmalamayla. Anne odaya girdiğinde gözleri kızarmış yanakları ıslanmış çocuğu görüyor. Yanında gidip bağdaş kuruyor karşısına. Soruyor ne olduğunu sözlerle iletişimin kolay olduğunu düşünüyor. Ama hiç aklına gelmiyor ki bu çocuğu bu hale getiren sözellik içtenlik değil. Belki sarılsa her şey düzelecek.

Çocuk dinliyor anneyi. Anlıyor da az bir şey. Ama elinde olan bir şey değil gözlerindeki damlaları oraya hapsetmek. Gözyaşlarına söz geçirmeye ne kadar çabalasa o kadar hıçkırıyor. Derken kapı çalıyor. Gelen büyük kız kardeş. Anne kapıyı açmak için ayağa kalktığında topallıyor uyuşmuş ayağından dolayı. Kız kardeş süzülüyor sobanın başucuna omzunda sallanan çantasıyla. Üşüyor ellerini ısıtmaya çalışıyor sobanın üzerinde. Anne ilgilenmiyor kızıyla varsa yoksa oğlu. Kıskanıyor kız sorguluyor kendini neden böyle diye. 

Annesine empati diye çıkışıyor kız. Sessiz odada gürleyen sobanın kısık sesinde kızın bu kelimesi çok cılız ve tiz bir şekilde rahatsız ediyor kulakları. Anne düşünüyor. Empati yapsın ama ne ye göre yapsın. Sonra anlıyor durumu. Kıza da hak veriyor. Ayırmıyor çocuklarını birbirinden sarılıyor sobanın yanında ikisine de. bu sefer annenin gözleri su çanağına dönüyor. Yanakları kızarıyor. Seviyor ikisini de anne.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder